Nüfus: 47.270.000
Yüz Ölçümü: 505.992
Başkent: Madrid
Para Birimi: Euro
Telefon: Ülke kodu: 34, Türkiye 0090 + alan kodu + telefon numarası şeklinde aranır.
Konuşulan Diller: %74 Castilia İspanyolca'sı, Catalan , %7 Galician, %2Basque
Din: %94 Roma Katolikleri, %6 diğer.
Kanada Zaman Dilimi: İspanya’nın zaman dilimi UTC/GMT +1 saat.
Saat Farkı: -1 saat
Uçuş Süresi: İstanbul – Madrid arası 3 saat 50 dakika
Acil Telefonlar: Ambulans, İtfaiye ve Polis Ortak Çağrı Numarası 112.
İspanya ya da resmî adıyla İspanya Krallığı Avrupa'nın güneybatısında, İber Yarımadası'nda yer alan bir Akdeniz ülkesidir. Güneyde ve doğuda Akdeniz'e, kuzeyde ise Atlantik Okyanusu'na kıyısı vardır. Batıda Portekiz, kuzeyde Fransa, Andorra ve güneyde Birleşik Krallığa bağlı Cebelitarık ile komşudur. İspanya toprakları ayrıca Akdeniz'de Balear Adaları, Atlantik Okyanusu'nda Kanarya Adaları'nı ve Kuzey Afrika'da Ceuta ve Melilla adlı iki özerk şehri kapsar. 504.712 km2'lik alanıyla İspanya, Fransa'dan sonra Batı Avrupa'daki ikinci büyük ülkedir. 650 metrelik ortalama yüksekliği ile de İsviçre'den sonra Avrupa'daki ikinci yüksek ülkedir.
İspanya parlamenter demokrasi şeklinde örgütlenmiş bir anayasal monarşi rejimi ile yönetilir. 1986'dan beri Avrupa Birliği'nin 1982'den beri NATO'nun bir üyesidir. İspanya 17 özerk bölgeye ve 2 özerk şehre ayrılmıştır. Ayrıca İspanya'da elli il bulunmaktadır. Yedi özerk bölgenin her biri aynı zamanda bir ildir.
Balear Adaları, Atlantik Okyanusu'ndaki Kanarya Adaları ve Kuzey Afrika kıyılarında bulunan Septe ve Melilla eyaletleri İspanya sınırları dâhilindedir. Fransa sınırlarındaki Llívia şehri de İspanya'ya aittir. Bununla birlikte Fas kıyılarında bulunan Chafarinas Adaları, Peñón de Vélez de la Gomera, Alhucemas, Alborán ve Columbretes Adaları ile Perejil Adası da İspanya'ya aittir.
İspanya Vizesi
İspanya için alınması gereken vize türü Schengen Vizesidir. Yeşil pasaport sahipleri İspanya’ya 90 güne kadar vizesiz giriş yapabilirler.
Çalışma İzni
İspanya’da yabancı öğrencilerin çalışma izni yoktur.
Yaşam Maliyetleri
İspanya’da yaşam masrafları diğer ülkelere göre orta seviyededir. Öğrenci otelleri aylık 500-750 € arasında değişmektedir. Kiralık daireler ise aylık 250-450 € arasında değişir. Konaklama hariç aylık olarak yaşam masrafları ise 300-500 € arasındadır.
İspanya Hava Durumu
Ülkenin genelinde kışlar soğuk, yazlar Sıcak ve kuru geçen bir iklim hâkimdir. Yazın ortalama sıcaklık 25 C°, kışın ise ortalama 9 C°’dir.
İspanya Sağlık Bilgileri
İspanya’ya seyahat edecek öğrenciler Avrupa Birliği ülkelerine giderken mecburi olan 30.000 € teminatlı seyahat sağlık sigortası yaptırmak zorundadırlar. Bunun dışında dileyenler, kapsamlı bir sağlık sigortası yaptırmaktadır. Bu sigorta, İspanya’da iken karşılaşılan sağlık problemleri açısından önemlidir. İspanya’da sağlık giderleri oldukça yüksektir. Bu sebeple sigorta yaptırarak gidilmesi tavsiye edilir.
Popüler Kentler
Madrid, Barcelona, Malaga, Mallorca, Sevilla, Salamanca, Alicante İspanya’nın başlıca şehirleridir
“Madrid”
Madrid dünyanın en önemli kültürel başkentleri arasında bulunan bir şehirdir. Madrid'i Romalılar kurmuştur. Kesin dönem bilinmese de 3. ve 5. yüzyıl arasında olduğu tahmin edilir. Madrid'i 10.yüzyılda Magerit adıyla bir Müslüman Merkezi olarak görürüz. 16.yüzyılda şehir İspanyol İmparatorluğu'nun başkenti olur. Burası 17.yüzyılda Cervantes, Lope de Vega ve Calderon gibi yazarların yaşadığı bir entelektüeller kenti haline gelmiştir. 18.yüzyılda kültür hayatı en üst seviyededir. 1808-1813 yılları arasında Napolyon tarafından ele geçirilen Madrid, yönetimin tekrar İspanya'ya geçmesinin ardından 20.yüzyıla kadar toparlanamamıştır. 1931 yılında kurulmaya çalışılan demokratik rejim 1936 -1939 yılları arasında iç savaşla kesintiye uğramıştır. (Hemingway'in “For whom the bell tolls” – “Çanlar kimin için çalıyor” eseri bu iç savaşı anlatır.) Madrid çevresindeki yerleşimlerle birlikte yaklaşık 3 milyon nüfusu olan bir şehirdir. Deniz seviyesinden 700m yükseklikte bir plato üzerine yaklaşık 8000 km2 üzerine kurulmuştur. Oldukça modern görünüşlü olan bu Avrupa başkentinde, şehir merkezinde özellikle 19.yüzyıla tarihlenen çok sayıda bina yer almaktadır. Şehir merkezinde, şehrin hafızasını koruyan bu tarihi doku, şehir dışına doğru çıkıldıkça yerini düzenli yaşam alanlarına bırakmaktadır.
“Barcelona”
İspanya'yı yakından görmek, Flamenko dansları eşliğinde güzel vakit geçirmek istiyorsanız öncelikli olarak gideceğiniz yer Barcelona olmalıdır. Barcelona İspanya içinde sanki ayrı bir ülkedir. Barcelona şehrinin tarih ile bütünleşmesi ayrı bir heyecan katar gezginlerin turlarına; özellikle Rönesans dönemine ait yapılar insanı büyüler.
Dokuzuncu yüzyılda, İspanya kurulmadan yüzlerce yıl önce Barcelona, Katalan bir asilzade aile tarafından kurulmuştu. Kendi dilleri, gelenekleri ve kültürleri olan bu imparatorluk Sicilya ve Sardunya adalarını da içine alıyordu. 1939'a kadar varlığını sürdüren imparatorluk birinci dünya savaşından sonra egemenliğini kaybetti. İspanya'nın faşist diktatörü Fransico Franco'nun 1975 yılındaki ölümünden sonra, Barcelona İspanya'nın içinde sanki ayrı bir ülke kimliğine büründü... Sardunya halkının dansı özgürlüğün dansı olmuştu artık. Küçük adımlarla birbirine halka olmuş insanların romantik, ritmik, kibar dansı. İsteyen herkesin katılabildiği danslarda her yastan her milliyetten insan görmek olasıdır.
Katalan'ların bayındırlık sürdüğü 1830'lu yıllarda Barri Gotic bölgesinde, ortaçağ sınırlarından ayrılarak yeni Barcelona vizyonuyla zengin kentsoylu bir toplumun ilk tohumları atılmıştı.1950'lili yıllarda ise şehri çevreleyen duvarların birçoğu yıkılarak yerine Ildefons Cerda tarafından eski şehrin etrafına hızla yayılan bitkilerle çevrildi. Gece Barcelona'da gündüz olduğundan çok daha fazla insan görürsünüz. Çünkü İspanyollar gece hayatını çok seviyor. Genellikle arkadaş gruplarıyla ve oldukça geç saatlerde dışarı çıkmayı seviyorlar. Barcelona 'ya gittiğinizde kendinizi sanki İspanya'nın dışında başka bir yere gitmiş zannedersiniz. Bu zengin kültürlerle yoğrulmuş ülke sanki bir açık hava müzesi gibidir. Barcelonalılar kendilerini önce Katalan olarak kabul ederler. Onlar size İspanya kurulmadan önce Katalanya'nın var olduğunu, kendi mutfaklarının, dillerinin, bayraklarının ve kültürlerinin farklı olduğundan söz edeceklerdir. Madrid'den daha kozmopolit, İspanya'dan daha Avrupai olduklarını ifade edeceklerdir. İspanya 'yı bir ülke olarak değil de eyaletlerden oluşan bir birlik olarak görmeyi tercih ederler.
“Malaga”
Emeviler'den kalma kalesi İspanyanın ender bedava gezilebilen tarihi eserlerinden olan, yakınında bulunan Marbella nedeni ile Avrupa jet sosyetesi tarafından en azından havaalanı olarak kullanılan güzel bir liman şehridir. İspanya'nın Akdeniz kıyısından ilerlerken, Catalonia'ya gelmeden, Andalucia'nın (Endülüs) son görülmeye değer, son büyük liman şehridir. Malaga'nın parlak mavi / yeşil Akdeniz manzarası ve sonu gelmeyen sahilleri aklınızın bir yerinde kalır. Pablo Picasso'nun doğum yeri olduğunu söylemekte de fayda var.
“Mallorca”
Menorca, Ibiza, Formantera, Cabrera ve kendisinden oluşan; Valencia 'nın 150km doğusunda bulunan Balear Takımadalarının en büyüğü olan Mallorca'nın nüfusu aşağı yukarı altıyüzbin olup, yarısından fazlasını yabancılar oluşturur. En büyük şehri Palma de Mallorca'dır. Adada eskiden turist görüldüğünde parmakla gösterilirmiş, şimdilerde ise Mallorquin (Mallorcalı) görüldüğünde neredeyse şaşırılmakta. 60x90 km büyüklüğündeki adada 300 yıl boyunca Müslüman Arapların egemenliği sürmüştür. Şu an Araplardan geriye bağlar bahçeler ve kullanılmayan 1-2 hamam dışında hiçbir şey yoktur. Adanın kuzeyi 1350 m'lik Tramuntana dağları ile çevrilidir ve bizim Karadeniz yöresi gibi adanın diğer kısımlarından daha yeşildir. Adanın batısı ise en gelişmiş kısmıdır. Mallorca tüm geçimini turizmle sağlamaktadır. Mallorca'nın en önemli özelliklerinden biri rutubetin azlığı, diğer özelliği ise kumsallarıdır. Özellikle Arenal'de kum pudra gibi çok ince taneli olduğundan kumun arasına hava girmiyor böylece en sıcak havalarda bile öğlen vakti kumda çıplak ayakla yürünebiliniyor. Mallorca'nın güneyi uçsuz bucaksız doğa manzaraları ve küçük köyler keşfetmek isteyenler için önemli bir bölgedir.
“Sevilla”
Emeviler'den kalmasına rağmen oldukça iyi korunmuş Alcazar Sarayı'nın bulunduğu; İspanya'nın en güzel şehirlerinden biridir. Köprüleri, skate parkı, katedrali (ki dünyanın en büyük katedrali olarak Guiness'e girmiştir), insanları ve sokakları ile çok güzel, çok sıcak ve çok İspanyol’dur. İnsanları o kadar içten ve sıcaktır ki sizi tanısınlar ya da tanımasınlar mutlaka selam verirler ve yardımcı olmaya çalışırlar. Ortadan akan nehir şehre ayrı bir hava katar ve Triana'nın gece hayatı gibisi yoktur. Küçük avlularda Flamenko gösterileri yapılır ve siz o ayakların nasıl bu kadar hızlı hareket ettiğine ve gitar çalan ellerin nasıl kaybolduğuna şaşar kalırsınız. Boğa güreşleri ünlüdür. Sangria içilmeden, Paella yenmeden dönülmemelidir. Enteresan bir şekilde gece aydınlatmasın altın sarısıdır bu eşsiz Andalusia şehrinde. Gece köprülere bakarken sanki şehrin üzerinden bir altın yağmuru geçmiş hissine kapılır, ne kadar yeteneksiz olursanız olun kendinizden geçip şiirler yazmaya başlarsınız.
“Salamanca”
Türkiye'nin Eskişehir'ini andıran İspanyol kenti, üniversite şehridir. İspanya'da İspanyolca öğrenmek için ideal şehirlerden biridir. Ufacık bir şehirdir ve daha çok yerli turistlerin tercihidir. İspanya'nın 'world heritage' listesine de girmiştir. Üniversitesinin kuruluşu 1200'lü yıllara kadar gider. Kolomb'un dünya turuna çıkmadan önce üniversitenin kütüphanesinde uzun bir araştırma yaptığı söylenir. Neredeyse tüm şehir kumtaşından yapılmıştır. Bu yüzden gün batımında cephesi güneşe bakan evler altın gibi parlar. Turistik dükkânlar hala dükkânların adlarının boğa kanı ile duvarlara yazılması geleneğini yaşatır. Şehrin pek çok İspanyol şehrinde olduğu gibi büyük kare bir meydanı vardır. Katedralinin girişi restore edilmiştir. Restorasyon sırasında kapının yanındaki sütunlara dondurma yiyen bir aslan ve bir de astronot figürü eklenmiştir. Eski üniversitenin kapısında oyma bir kapı ve bu kapının üzerinde bir sürü kurukafa, abuk sabuk aziz(e), haşmetli yaratıklar vardır. Ama hepsi de çok ciddi ve güzel figürlerdir. Ayrıca dünyanın en eski kütüphanelerinden biri de bu üniversitenin içinde bulunmaktadır ve içeriye özel izinle girilebilmektedir. Kütüphanede Versallius tarafından el yazısıyla yazılmış bir kitap olduğu rivayet ediliyor ki kütüphaneyi korunaklı kalın camların ardından görür görmez bu rivayetin gerçeğe ne kadar yakın olduğunu farkediyorsunuz.
“Alicante”
Akdeniz kıyısında üniversiteli bir İspanyol kentidir. Güzel bir sahile sahip olan, iskelelerin etrafındaki kafeleriyle ve hemen alışabileceğiniz ılık havasıyla huzur veren, caddelerinin bir ucundan baktığınızda hepsi aynı boy ve yükseklikte görünen panjurlu evleriyle ve her daim bakımlı insanlarıyla iç açan, Aspe'siyle ve Villena'sıyla şarap, festival ve tarih kokan şirin bir kenttir. Türkiye'nin Bodrum 'unu anımsatır. İspanya'nın zenginleri yazlık evlerini buraya yaptırmışlar, büyük turistik oteller açılmış, aynı Bodrum gibi beton yığınına dönüşmüş sonunda. Yine de nefis denizi ve doğası ve İspanyol sosyetesiyle İspanyada görülmesi gereken yerlerden biridir. Ayrıca deri endüstrisi sayesinde ayakkabıları ucuz ve kalitelidir. İçerisinde Santa Barbara kalesini de bulunduran kentin kasabalarından biri olan Denia üzerinden de feribotla Ibiza 'ya geçebilirsiniz.
Görülecek Yerler
Puerto del Sol, Palacio Real, Monasterio de las Descalzas Reales, Plaza de la Independencıa, Retiro Park, Grand Via, Plaza de Colon, Plaza de Espana, Plaza Mayor, Prado Museum, Boğa güreşleri İspanya’da görülmesi gereken başlıca yerlerdir.
“Puerto del Sol”
Madrid'e ister yalnız isterse bir gurupla gidin öncelikle bulmanız gereken nokta Puerto del Sol’dur. İspanya'nın resmi olarak merkezi kabul edilen nokta Puerto del Sol 'deki belediye binasının önündedir. Tam karşınızda, biraz dikkatli bakarsanız ağaca dayanmış bir ayı heykeli göreceksiniz ki bu heykel Madrid şehrinin amblemidir. Artık İspanya'nın ortasını bulduğunuza göre bu noktayı kendinize referans kabul edip buradan çeşitli yönlere açılan ana caddeler üzerinde yapacağınız kısa yürüyüşler gün bitiminde şehri tanıyor kılacaktır size. Ama fazla vaktiniz yoksa sadece en popular yerleri gezmek istiyorsanız kolayca elde edebileceğiniz bir şehir planıyla aşağıdaki yerleri ziyaret edebilirsiniz.
“Palacio Real”
18.yüzyılda Bourbon'ların idare binası olarak kullanılmıştır. Calle de Bailen'de, Puerto del Sol'den, Calle Mayor'u izleyerek, cadde bitiminde güneye döndüğünüzde karşınıza çıkmaktadır.
“Monasterio de las Descalzas Reales”
1733 yılında kral V. Felipe tarafından yaptırılmıştır. Calle de Preciaus' üzerinde Puertodel Sol'un en kuzeyindeki ana caddedir.
“Plaza de la Independencia”
Kral III. Charles tarafından şehre giriş kapısı olarak tasarlanıp neo-klasik üslupta yaptırılmıştır. Puerto del Sol'den sol tarafta yürüyüş mesafesindedir.
“Retiro Park”
Alcala Gate'I geçtikten sonar sağ kolda yer alır.12 hektarlık bir alan üzerine kurulmuştur. 17.yüzyılda Retiro Sarayı'nın bir bölümü olarak düzenlenmiştir. İspanya iç savaşı sırasında oldukça hasar görmüşse de park içindeki bitkiler, çeşmeler, havuzlar, anıt ve heykeller ve bahçe düzenlemeleri görülmeye değerdir.
“Grand Via”
Madrid'in tarihi dokusu içine yerleşmiş en popular alışveriş merkezidir.
“Plaza de Colon”
1885 yılında Arturo Melida tarafından düzenlenmiş bir bahçe ve kültür merkezi kompleksidir. Alanın ön tarafında oldukça yükseltilmiş bir kaide üzerinde Columbus keşiflerini İspanyollara sunuyor gibidir.
“Plaza de Espana”
Kentin en yoğun caddelerinden biridir. Resmi binaların birçoğu bu cadde üzerindedir. Ayrıca Cervantes Anıtı da, bu doku içinde yine yel değirmenlerine savaş açmış iki kahramanıyla yer almaktadır.
“Plaza Mayor”
Kare bir avlu etrafında düzenlenmiş 136 binadan oluşur. Mutlaka görün. 1619 yılında krallığa itibar sağlayacak bir alışveriş merkezi olarak inşaa edilmiş. Hala çeşitli dükkân ve atölyelerden oluşan oldukça güzel bir ortamı var. Ayrıca bu açık avluda binada yer alan 437 balkondan da seyredilen boğa güreşi gibi geleneksel oyunların yanı sıra kraliyet ailesine ait düğün törenleri yapılmaktaymış. Bugün de çeşitli yerel festivallerde bu alan kullanılmaktadır. Alanın ortasında Kral III. Philip'in at üzerinde heykeli yer almaktadır.
Plaza Mayor'da vereceğiniz bir kahve molasının ardından Madrid'in 17.yüzyıldaki merkezine doğru ilerleyebilirsiniz. Ayrıca burada şehrin en eski binalarını "Casa de Cisneros"u görebilirsiniz.
“Prado Museum”
18.yüzyılda yapılmış olan bina Neo-Klasik üsluptadır. VII. Ferdinant ve karısının girişimleriyle oluşan koleksiyona ait yaklaşık 300 adet parça ile kurulan müze bugün 7000 civarında eserle dünyanın en önemli Avrupa sanatı koleksiyonlarından birine sahiptir. Romanesk Dönemden günümüze kadar tarihlenen eserler İspanyol sanatçılarına (Velazquez, El Greco, Goya...) ait olduğu gibi Avrupa’nın çeşitli dönemlerde faaliyet göstermiş diğer okullarının da (Bosch, Rubens, Mantegna, Raphael Tintoretto, Tiziano Caravaggio, Botticelli, Dürer, Poussin...) temsilcilerinin uygulamalarını içerir. Eğer plastik sanatlar ilginizi çekiyorsa Prado Müzesine sabah erkenden, hatta kuyruğa girmek için mesai başlamadan (09.00-15.00) gidin. Pazartesi kapalıdır.
İspanya'da 3F'nin (Flamaca, Futbol, Fiesta) ülkenin popüler kültürü içinde önemli bir yeri olduğunu herkes bilir. Flamenko Dansı bugün genellikle turistik bir gösteri niteliğinde olup daha çok akşam saatlerinde organize edilmektedir. Bu konuda bilgiyi en rahat şekilde otel resepsiyonlarından edinebilirsiniz. Madrid'in dünyaca ünlü 2 futbol takımı olan Real Madrid ve Atletico de Madrid takımlarını ise duymayanınız yoktur. Özellikle Barcelona ile olan ezeli rekabet hele de ünlü Bernabeu Stadyumun'daysa.
Boğa güreşleri Madrid'de özellikle Mayıs ayının ortalarından itibaren Calle de Alcala ve Vista alegra Metro istasyonu yakınındaki arenalarda, eğer zevk alıyorsanız, izlenebilir. Buralardan anı olarak alacağınız kılıç, bıçak türü eşyalar dönüşte havalimanında muhtemelen sorun çıkaracaktır.